Osmanlı’dan Cumhuriyete Türk- İran İlişkileri Masaya Yatırıldı Haberler Üniversitelerden Haberler by Ebru ÖZDOĞAN - 2017-12-032017-12-030 Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim üyelerinin katılımı ile “Osmanlı’dan Cumhuriyete Türk İran İlişkileri” adlı halka ve öğrencilere açık panel düzenlendi. Oturum başkanlığını Doç. Dr. Yaşar Baş’ın yaptığı panele; Rektör Yrd. Prof. Dr. Hasan Çiftci, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Çiftci, Tarih Bölümü ve Üniversite öğretim elemanları, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. “Türk –İran İlişkileri inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir” Oturum Başkanı olarak panelin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Yaşar Baş, Türkiye- İran ilişkileri hakkında değerlendirmeler yaptı. Konuşmasında geçmişten günümüze siyasi, askeri ve dini canlılığını ve önemini koruyan Türk-İran ilişkileri ile ilgili pek çok eserler, incelemeler ve tezler yapıldığını belirten Doç. Dr. Baş, tarih boyunca Türk-İran ilişkilerinin inişli çıkışlı bir seyir izlediğini ifade etti. İran’ın bu konuda negatif bir yaklaşımla bölgesel veya batılı devletlerle işbirliği yaptığını söyleyen Doç. Dr. Baş, “Yüzyıllardan beri uluslararası arenada İran coğrafyasında hüküm süren idarelerin bir görünen bir de görünmeyen esas siyaset var. Bu özelliği ile İran siyaseti kısmen Batıda Fransa’nın siyaseti ile benzeşiyor. Ancak, uluslararası ilişkilerde devamlı dostluk veya düşmanlık olamaz. Karşılıklı menfaatler geçerlidir. İran coğrafyasında bulunan idareler, stratejik bir konumda olan Anadolu’ya ve yakın çevresine arka bahçesi olarak bakmışlardır” dedi. Bunun da sorun çıkardığını vurgulayan Doç. Dr. Baş, ”İkinci olarak her iki devletin İslam dünyasında söz sahibi olma istekleri, karşılıklı rekabete yol açıyor, ancak bu tür rekabetler geçmişte İslam dünyasının birikimini tüketmiştir. Bugün de aynı şey geçerli. Bu durum, hep bölge dışı iyi niyetli olmayan girişimlere kapı açmıştır ve açıyor da. Esas itibariyle Müslüman iki devletin iş birliğinin hem İslam dünyası, hem bölge idareleri hem de karşılıklı olarak kazan kazan esasına dayalı yararlı sonuçları olabilir” diye konuştu. “İki ülke arasında bazı konularda anlaşmazlıklar olmuştur” Panelistlerden Doç. Dr. Sıtkı Uluerler, “On beşinci yüzyılın başlarından on dokuzuncu yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı-İran İlişkileri” başlıklı konuşmasında; yaklaşık beş yüz yıllık dönem içerisinde Osmanlı-İran ilişkilerindeki temel sorunlar, çekişme alanları, Sünnilik-Şiilik meselesi ve Batılı devletlerin bu iki İslam ülkesi üzerindeki siyasetlerine ilişkin bir değerlendirme yaptı. Konuşmasına özellikle on beşinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Safevi tarikatına mensup şeyhlerin faaliyetleri, Osmanlı Devleti için sıkıntılı bir sürecin başlayacağını belli ettiğini belirterek başlayan Doç. Dr. Uluerler, “On altıncı yüzyılın başlarında Şah İsmail, Safevi Devleti’nin temellerini attıktan sonra genişleme siyasetinin bir yönünü Osmanlı toprakları üzerinde ele almıştır. Bu vaziyet, Osmanlı ile İran’ın tarih boyunca çekişeceğini de belli etmiştir. İki taraf arasındaki tartışmalı konular başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere; Kafkasya, Bağdat ve Basra havalileri özelinde devam edip gitmiştir. Dört yüz yıllık süreçte iki tarafın büyük oranda anlaşmazlığa dayalı husumetleri, ilişkilerin en karakteristik özelliği olmuştur. İki taraf arasında inişli çıkışlı devam eden bu dönemde, gerek Rusya ve gerekse İngiltere ile Fransa’nın bu coğrafyaya ilişkin siyasetleri Osmanlı ve İran için olumsuz sonuçlar doğurmuştur” ifadelerini kullandı. Panelin ikinci konuşmacısı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya ise “Pehleviler Dönemi Türk-İran İlişkileri (1925-1979)” adlı sunumunu yaptı. Kaya, Rıza Şah Pehlevi’nin Kaçar Hanedanlığına son verdiğini, şah ünvânını aldığını ve İran’da yönetime geçtiğine dikkat çekerek, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bu dönemde Türkiye-İran arasında sınır çizgileri, sınır boylarındaki Kürt Aşiretleri, Sünni-Şii çekişmesi ve İran’daki Türk nüfusu yoğunluğu sebebiyle Türklerin bağımsızlık için harekete geçme sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır”. “1979 Devrimi iki ülke ilişkilerini yeniden inşa etmiştir” Panelin son konuşmacısı Yrd. Doç. Dr. Ebru Çoban da Türkiye-İran ilişkilerinin 1979 devrimi ile yeniden inşa edildiğini aktardı. Bu ilişkilerin siyasi boyutta değiştiği gibi enerji ve güvenlik gibi alanlarda da değiştiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çoban, bu durumun siyasal ilişkilerin şekillenmesinde de etkili olduğunu ifade etti. Çoban, “İran ve Türkiye’nin tarihten gelen birikimle neleri elde etmek istediklerini ve neleri kaybetmek istemediklerini ve bu isteklerini reel politiğe dökerken her iki ülke ilişkileri derin biçimde yaralayacak krizlerden ve karşı karşıya gelmelerden dikkatle kaçınmıştır” ifadelerini kullandı. Haber Kaynağı: https://goo.gl/9tsCj4 Görsel Kaynağı: https://goo.gl/9tsCj4 Bunu paylaş:Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Pocket'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) İlgili Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Share on LinkedIn Share Share on Digg Share Send email Mail Print Print